1 Aralık 2007 Cumartesi
XX. YÜZYILA GİRERKEN TÜRK DÜNYASI ve İSMAİL GASPIRALI
İsmail Gaspıralı'nın babası, 1810 yılında Kırım'ın sahil kısmında bulunan Gaspıra köyünde dünyaya gelen Mustafa Ağadır. Babası, 1844-45 yıllarında Kafkasya genel valiliği yapacak olan Prens Varantsof'un himayesine girmiş ve Odesa'da Rişelyö Lisesine gönderilmiştir. Daha sonra da tercüman olarak prensin hizmetinde bulunmuştur. 1848 yılında görevinden istifa etmiş ve Kırım'a dönmüştür. 1845 yılında evlenmiş, fakat hanımının ölmesi üzerine 1849'da ikinci evliliğini yapmıştır. Bu evlilikten, ailenin ilk çocuğu olan İsmail dünyaya gelmiştir. Babasının Gaspıra köyünden olması sebebiyle İsmail Bey'e, Gaspıralı lâkabı verilmiştir.
İsmail Bey, alfabeyi Bahçesaray'da, Zincirli Medrese'de Hacı İsmail Efendi adlı bir muallimden öğrendi. On yaşlarında iken Akmescit'teki Rus okuluna gönderildi. Akmescit'te iki yıl okuduktan sonra Vorononej şehrindeki askerî okula, buradan da Moskova Askerî Okuluna giderek öğrenimine devam etmiştir. İsmail Gaspıralı, buradaki öğrenimini tamamlayamadı. Okulu bırakmasındaki en büyük sebep, bu sıralarda Moskova'da hüküm süren İslâv milliyetçiliği olmuştur. Moskova, bilhassa bu devirde İslâvcılığın, müfrit Rusçuluğun merkezi idi. Türk düşmanlığını gaye edinen İslâvcılık, Türklere karşı dinî, millî, kuvvetli bir taassup cereyanını canlandırıyordu.
Rusların taşkın Türk düşmanlıkları bu okulda okuyan Türk çocuklarının ruhlarında derin izler bırakmıştır ki, 1867'de İsmail Gaspıralı ve arkadaşı Mustafa Mirza, okulun altıncı sınıfında okurken yaz tatilini Kırım'da geçirmektense -bu sıralarda Osmanlı Devleti'ne karşı isyan eden Girit'te- asilere karşı savaşmak için Türkiye'ye gitmeye karar vermişlerdir. Ancak bu olay sonuçsuz kalmıştır.
Bu olaydan sonra İsmail Bey okuduğu okula dönmedi, 1868'de henüz 17 yaşında iken 400 ruble maaşla, alfabeyi öğrendiği Zincirli Medrese'de Rusça muallimliğe tayin edildi. 1869 yılında 600 ruble maaş aldığı Yalta'da Dereköy mektebinde öğretmenliği devam ettirdi. Burada iki sene çalıştıktan sonra tekrar eski okuluna (Zincirli Medrese'ye) döndü. Ayrıca Türkçe dersler de vermeye başladı. Fakat bu arada bazı problemler ortaya çıktı. Onun medresede tatbik edilen eski usulü tenkit etmesi, kendisine karşı düşmanlık uyandırdı. Bundan sonra medresedeki görevini terk etmek zorunda kaldı.
İsmail Bey, 1871'de tekrar Türkiye'ye giderek Türk subayı olmayı düşünmüştür. Ancak yarıda kalan tahsili ile subay olmanın zor olduğunu kabul ederek, Rusya haricindeki dünyayı da öğrenip malûmatını ve görüş ufkunu genişletmek duygusu ile tahsilini tamamlamak, ayrıca Fransızcayı öğrenmek için Paris'e gitmeye karar verdi. Nihayet Avrupa'ya gidip üç yıl Paris'te kaldı. Burada hem doğu milletlerinin temsilcileriyle temas kurdu ve hem de batı medeniyetinin temellerini araştırdı. 1874 yılında İstanbul'a gelerek Türk subayı olmanın yollarını araştırdı. Fakat Sadrazam Mahmud Nedim Paşa, Türklük için çırpınan Kırımlı Türk gencinin duygularını değil, Rus sefiri İgnatief'in sözlerini dinlemiştir. Böylece onun hayâlleri bir kere daha sonuçsuz kalmıştır. Bu olumsuzluk İsmail Beyi küstürmemiş, bilakis o, Türklüğün kurtuluşu için mücadeleye devam etmiştir. İstanbul'da amcasının yanında bir sene kalarak Osmanlı Devleti'nin idaresini, milletin iktisadî ve içtimaî meselelerini yakından incelemiştir. Yaptığı araştırmalarda, devleti idare edenlerin Türklüğü fazla düşünmediğini, yabancıların Türkiye'nin zenginliklerini sömürmekle meşgul olduğunu ve milletin eğitim ve öğretim sahasında çok geri kaldığını gözlemlemiştir.
1875 yılında Kırım'a dönen İsmail Bey, Rusya Müslümanlarının durumunu etraflıca öğrenmekle meşgul oldu. 1879'da bir gazete çıkarma teşebbüsünde bulundu ise de müsaade alamadı. Bu dönemde yaptığı araştırmaların, onun mücadele hayatında ne kadar ve hangi istikametlerde tesir ettiğini, gençlik yıllarını "Danyal Bey" adı altında anlatan ve 1906'da Tercüman gazetesinde yayınladığı "Gündoğdu" adlı hikâyesinde görmek mümkündür; "Milletin hâline âşina olmadan millete hizmetin mümkün olamayacağını anlayan Danyal Bey, bu hususta ilmini ve marifetini artırmaya karar verip, milletin arasına atıldı. Köy düğünlerinde, derviş ve ulema meclislerinde, beylerin ve ağaların ziyafetlerinde, medrese hücrelerinde vesair her türlü içtimada bulunup, az söyleyip çok dinleyip bir kaç sene amelî dersler aldı. Her zümrenin iyi yönlerini ve uygunsuz hâllerini görüp öğrenmiş, millî zaafın neden ibaret ve milletin neye muhtaç olduğunu anlamıştı..."
Bu makaleden anlaşılacağı üzere, İsmail Beyin, ilgisizlikten, cehalet uykusuna dalmış Türklüğü uyandırmak, hattâ ayağa kaldırmak gibi yüksek ve sağlam emelleri olduğunu, bu maksatla da milletin her zümresini araştırmaya çalıştığını görüyoruz.
İsmail Gaspıralı'nın Dil ve Kültür Birliği Mücadelesi
...................................................... Makalenin devamına BURADAN ulaşabilirsiniz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder